31 Ekim 2010 Pazar

çıldırazağım!

diğer dertlere hiç girme
-buna bi de vizeleri ekle-

29 Ekim 2010 Cuma

Senaristlere tek sözüm var: Osman'ımı nefes nefese o pijamayla koşturmayacaktınız!

Evet.
Sanırım herkes anladı hangi Osman'dan ve hangi sahneden bahsettiğimi.
Öyle bir geçer zaman ki yine yıktı geçti bu hafta.
-Dizinin analizine geçmeden önce söyleyecek birkaç cümlem daha var.
Öncelikle diziyi her ne kadar sonradan başlayıp bidaha asla bırakmıyacak şekilde takip etsemde bu dizideki şiddeti onayladığım anlamına gelmez diyemiycem çünkü geliyo be kardeşim.İnsanı öyle sinir ediyosunuz ki her bi yumrukla bir oh çekiyorum.He bide küçük Osman'ın üzerine fazla gittiğinizi çocuğun bu sahnelerin ortasına cubbadanak atılmaması gerektiğini düşünürken öğrendim ki sette bir pedagog sürekli Osman'ın yanındaymış.Ve de Osman'ın çoğu sahnesi ayrı olarak çekiliyormuş.Yüreklerinize biraz su serpildiyse geçelim dizinin analizine:
*6. bölüm Mete'nin 10 liralık mandolinini babasının gözüne sokup,neticesinde temiz bir dayak yiyerek mandolinin de sırtında kırılmasıyla(sırtındaki yastığı gördük) ve Ali babamızın Caroline'i getircem ulen demesiyle bitmiştir.
*Bana kalırsa Mete birkaç bölüme kalmaz boksör kıvamına gelir.Ali'ye kapının önünde attığı yumruk 'helal' dedirtmiştir.(Biliyorum dememem gerekir.)Aylin ve Berrin ikilisi bi köşede durup zırıl zırıl ağlamak yerine Caroline'in saçlarına ellerini dolasaydılar sokaklara düşmezdiler kanımca.
*Osman bir daha çarp oğlum o kapıyı.Bi daha,bi daha.Ama çocuk o.Babasını seviyor ya.Ne acı.
*Üzülerek söylüyorum ki Ali karakterrinin birçok örneklerini biliyorum.Bu bizim ülkemizde gerçekten olan bişey.Ama dostunu eve alıp annesini hatta çocuklarını sokağa atanı ilk defa görüyorum.
*Osman kuzuuum sen anlatılmakla bitmezsin ki.Caroline'in elini itişin,o kapıyı şemsiyeyle açışın var ya bittim ben orda.O gözlerinin kızarıklığını,o saçlarının yana yatışını napıyimde düzeltiyim ben.Verseler seni bana,hiç düşünmem evlat edinirim.
*Çemile kızıyorum artık sana.Anladık psikolojin bozuldu ama adam istemiyo seni anlasana.Değer mi bunca işkenceye,çocuklarını sürüm sürüm süründürmeye.Ali'ye mi kaldın ya.
*Carolin'in babanneye tavırlarından ne kadar şeytan bi kadın olabileceğinin sinyallerini sanırım hepimiz aldık.
Süper babaanne be,Carolin'e papuç bırakır mı,konuşmanın yersiz, bir tükürüğün neler anlattığını gösterdin bize.
*Ali hiç yakıştımı senin karizmana(peh),elin hollandalısına ellerinle yemek yedirmek,ay pardon yedirememek!Bi git gözüm görmesin seni.Hele Caroline hanfendinin 'törkişş kaffi' dediği yer varya insanı kahveden soğutur.Sen hala bu kadına nasıl katlanıyosun! Ali'yle otelde kalmaya hali olmayan ama oynaşırken gayet sağlıklı olan Caroline senin o şımarınca büzülen ağzına yüzüne tekme tokat dalasım var.Koru kendini.
*Gelelim amcamızın evinde yaşananlara.Kabul edelim senaristler artık durumu biraz abarttı.Allah aşkına Osman'ın istediği bi tabak yemekten nolur.Neden öyle baktırtıyosunuz çocuğa!
*Beş yıldır eziyet çeken Ali Rıza Bey bile bu diziyi görünce haline şükretti valla.
*Kötü yengenin kendisi için kocasına "buldun benim gibi ağzı var, dili yok kadını" demesiyle diziden kopup uzun bi süre güldürebilmiştir.
*Aylin ve Berrin ikilisi kuzum siz tanımıyomusunuz Mesude'yi.Ne diye bağıra bağıra konuşuyosunuz.Böyle de yakalanırsınız işte.
*Soner'in ''Yarın diil,şimdi'' diyişi iyi hoş.Gönlümüze taht kurdu.Senarist abilerim bizleri tv başında daha da hönkürmek için Soner'i de kötü emellerinize alet etmeyin.O hep Beyaz atlı mavi gözlü prensimiz olarak kalsın.Okey?
*Mete koçum yaptın yine yapıcağını.Afferin be.Ama sen ''amca baba yarısıdır'' sözünü biraz yanlış anladın sanırım.'Babana atamadığın yumrukları gel bana at' anlamında kullanmamıştı oysaki amcan cümleyi.Ama olsun.Hakedene hakkını vereceksin.
*Yumruğun da verdiği hızla 'durmıycam' diyen Mete Forest Gump'a bağlamıştır.Çocuk psikopattı,şimdide delirdi iyi mi.
*Ve son olarak Senaristlere tek lafım var:Osman'ı nefes nefese o pijamayla koşturmasaydınız.O güzel sesiyle ''Bende kaçtım o evden bidaha da dönmem ben oraya''dedirtmeseydiniz.O kaldırıma oturtmasaydınız onu.Elini yanağına koyup ''Napcas biz şimdi?'' demesine seyirci bırakmasaydınız bizi.Keşke yapmasaydınız.Bu kadar üzmeseydiniz.Bizi de diziye iyice bağlamasaydınız.
*Mümkünse bir adet Osman'la Mete alabilir miyim aceba?
*Tamam bu fazla oldu.Olsun Osman da yeter..
BY.

28 Ekim 2010 Perşembe

Blog ödülcüğü..

Hayallerin peşinde koşan kız hazel, Dark Victories ve kitap delisi gizem  bana blog ödülü yollamışlar.Teşekkürlerimi sunuyorum burdan onlara:)Aslında bu mimler beni çok geriyor.Çok sıkı takip ettiğim blogları yazmayı unutabiliyorum.Bu sefer unutmamak dileğiyle buyrun ödüllerinizi :

(Hee bide ödülü olduğu halde aşağıya ismini yazdıklarım var biliyorum.Ama napiyim bu ödül olayını geciktirdiğimden dolayı bazı kişilerin ikinci ödülleri olcek ;))


Bende bu çok sevgili ödülü:
Mia Wallace ,
Pandora,
Missorance,
Ribelle,
Kumsal,
francesca mckennitt,
kitapçı kız,
Zeynep ,
! MeLLy ! ,
Ayse's World ,
Aslin,
♥ Aycanin Kisisel Karalama Defteri ♪♫ ♪,
zey0zey ,
Şirret şerbet,
Mydream 'e
yolluyorum cicişler :)Öpüldünüz.


26 Ekim 2010 Salı

Mimler birikmeden..

Sevgili Aslin en çok okunan beş yazım için mimlemiş beni.Birçok mimde de olduğu gibi araya kaynamadan cevaplıyım hemen :)


1-Nihal'in duvağıyla başladı herşey.
Evet bencede çok saçma ama en çok tıklanan yazım bu :Dtabi populer yayınlarda baş köşeye geçmesi de bu durumuna bayyaa bi katkı sağlamış.
2-Biraz hüzün.
Yorum yok,seviyorum bu yazıyı.
3-Eylül
Anlaşılan çoğumuz sonbaharın gelişinden mutluymuşuz.
4-İnadına
Herşeye inadına gülümsemek lazım.
5-Hayallere dalsam
Adım hayalci olur da,hiç hayal kurmaz mıyım?

Bu Mim için tenk yu diyip Hazel'den gelen mime geçiyorum.
Bu mimdeyse konumuz en sevdiğimiz 5 abur cubur.Ama ben hiçbirini birbirinden ayıramam ki onlar benim evlatlarım :) desem de

1 Numara, Bitter çikolata ve onunla yapılan her türlü ürün ♥ yüzümü anında güldürebilen tuhaf varlık :) Hee çikolata şelalesine de özellikle chocnette'e fena halde tavım,ona göre ;)



2 Numara, benim ve sivilcelerimin vazgeçilmezi olan baharatlı lays,ölürüm ben cipsin her türlüsüne yaa.


3 Numara, Browni İntense.O da neydi.Yok böyle bi lezzet.


 4 Numara, Magnum karadut-böğürtlen.Ama napiyim çok güzel :)


 


 5 Numara, Coco Cola diycem canlar.Kusura bakmayın :)




 Farkettinizmi bilmiyorum,her fotoda bi kırmızılık durumu var.Adamlar işi biliyor yahu :D
Evet canlarım topu atma sırası bende.Mimlenmemiş pek birilerini bulamadım.
Pandora,
Missorance,
Ribelle,
Kumsal,
francesca mckennitt,
kitapçı kız,
kitap delisi gizem ve
Zeynep'i
Mim-li-yo-rum.İçlerinden önceden mimlenip gözümden kaçmış olanlar varsa da affola.

24 Ekim 2010 Pazar

Fotoğraf makinesi aşkına!


 Böyle bir saksım olsa,her gün bıkmadan usanmadan sulasam,


 Böyle bir flashdisc'im olsa hiç yanımdan ayırmasam,


 Böyle takılarım olsa,taktıkça gülümsesem,

Ve hepsinin üstüne bir keyif kahfem olsa,
Kupamda lensten olsa,
Ondan birşey içmeye kıyamasam,
Ve ben dünyanın en mutlu insanı olsam,
Bu hayalden hiç uyanmasam :)

23 Ekim 2010 Cumartesi

Alaycı Kuş

Evet sonunda okudum.
Hemde ne yazıkki jet hızıyla.
Bitmesin diye çok uğraş verdiysem de nafile.
Açlık Oyunları ve Ateşi Yakalamak'ı okuyanlar zaten anladı ne demek istediğimi.
Hee yok ben okumadım niyetim de yok dersen eğer,oku hayatına renk gelir derim.
Otobüste sırf bu kitabı okumak için oturmak istiyebilir,internetin olmamasına üzülmeyebilirsin.
Evet.
Yaparsın bunu.
Her sayfayı okurken gözün alt satırlara kayabilir.
Hatta kaymasın diye orayı elinle kapatabilirsin.
Sonra böyle sürükleyici bir seri ararsın.
Ama bu tadı bulamazsın.
Konuya başlığını veren üçüncü kitap Alaycı Kuş'a gelecek olursak (mavi renk spoiler içerebilir,içermeyebilir de,uyarmadı deme):
Katniss Capitol'e karşı tutumuyla Alaycı Kuş oluyor ve savaş alevleniyor.Tabiki kitap yine sürükleyici.İlk kitabın yeri gönlümde başka olsada,son olgunluğuyla etkiliyor.Bu sefer sokaklar arena.Herşey daha ciddi,daha gerçek,daha karanlık.İlk iki kitaba göre biraz da hüzün var kitapta,savaş var,heleki karakterleri sevdiyseniz içiniz acıyor bazı kısımlarında.Katniss psikolojik sorunlar yaşarken,okuyucu da onun iç dünyasına sürükleniyor.
Bide söylemeden geçemiyciğim;kitapta Peata'nın durumu can sıkıcı.Hayır sevgili Suzanne'cim başka karakter mi yoktu Capitol'un ellerine verecek!Bıraksana Peata'mı!
Tamam çok saçma bir ayrıntı ama kitap boyunca Cinna hep biyerlerden çıkıcakmış gibi geldi ya :(
Küçük Prim'in durumunu ise uzun süre kabullenemedim.
Kitabın en güzel yanı ise her bölümün -oha- dedirten bi cümleyle bitmesi.Bu da kitabı elinizden bırakamamanız anlamına geliyor.Ve bazı yerler gerçekten sarsıcı. 
Finali başkalarını bilemem ama beni kesinlikle mutlu eden cinsten.Tabi biraz buruk bir mutluluk.
Bu yüzden canlarım gidin,alın,okuyun,gülün,üzülün,düşünün,tırnaklarınızı kemirin.
Sonra da oturun,yazın.

22 Ekim 2010 Cuma

Hoop,işte tam buraya ayak basıyorum.

Son parça fıstıklı çikolatamı ağzıma atarken yazıyorum bu satırları.
Çok şey kaçırmış olmamayı dileyerek geldim.
Böyle saçmasapan araları sevmiyorum çünkü o zaman bir de açıklama derdi kalıyor.
Ama benim böyle bi niyetim -açıkçası- pek yok.
Onun yerine şu bir aydır neler olmuş onları buraya aktarabilirim.
Hemde fonda Özlem Tekin çalarken..
*Öncelile okulun fena bi hızla gidiyor ve ben de bi türlü yakalayamıyorum.Her hoca kendi halinde.Haftaya sınavlar başlayınca durumun vahimliği kendini gösterir diye düşünüyorum.İyi de yapıyorum.
*Yeni bi cep telefonu almak istiyorum.Hemde aylardır.Son kararım Nokia 5800.
*Web tasarım kursuna başladım.Kankacanla gidiyoruz.Komik,saçmasapan,gülünesi tipler var ve inanın böyle bi ortamda motivasyon tavan yapıyo :) Şimdilik iyi gidiyo.biraz öğrenir öğrenmez blogumdaki değişikliklerden de anlarsınız zaten.
*Avrasya'ya da gittim o arada.Hayır yani bütün istanbul koşardı da biz dururmuyduk? 
*Kalbim ağrıyodu.Doktora gittim.Doktor hiçbişeyin yok dedi geri yolladı.Hee bide çok heycanlanma dedi ilaç verdi.Ona göre yani :D
*Sayfama yapışıp kalmış olan Müthiş ve Korkunç Güzel'i ve arkasından da AlaycıKuş'u okudum.İnternet olmayınca insan kitaplara sarıyo böyle.Ne diyim Allah kimseyi internetsiz bırakmasın.
*Kursumun bir günü perşembe akşamına denk geldiği için Fatmagül'ü izleyemedim bu hafta.Ama üzülmeyin onun yerine Öyle Bir Geçer Zaman Ki'ye sardım.Yorum yapmıyorum,ayrı bir post konusu kendileri.
*Bunların dışında bol bol gezdim,tozdum,yedim,içtim,yattım ,kalktım ama sıkıldım da.
Bu postu sevmedim.Ama siz sevin.Bende o sırada seviceğim bişeyler hazırliyim.
Şimdilik burada nokta koyup gidiyorum.
Bişey olursa,
Gözüm kulğım buralarda,
Haberiniz ola.

Yetiştim,yetiştim..

Canlar,
Netimde sorun vardı.
Neyse ki artık çözüldü.
Şimdilik sabah çok erken kalkcağımdan,-hatta gözlerimin kırmızlığına bakarsak kalkamıycağımdan!-
Kaçıyorum.
Umarım bu kocaman arada çok şey kaçırmamışımdır.
Hadi gittim.
Yarın gelicem.
Öpüldünüz.
Resim mi?
Çiçekli böcekli bişey hayal edin işte ;)

3 Ekim 2010 Pazar

Fatmagül'in suçu ne ki?

Belliydi böyle olacağı..
Dizi daha başlamadan rüzgarı esmeye başlamıştı zaten.
Öncelikle şunu belirtiyim:eleştiren her insan gibi evet bende bu diziyi takip ediyorum.
Merak fena bişey.
Beren Saat olmuş mu derseniz,bence Bihter'den sonra şaşırtıcı derecede olmuş.Koşamaması bile işe yaramış bu dizide :D
Dizinin ana konusuna değinirsek:
Hayır bi kere günümüz şartlarında dört kişinin işi becerip bi kişinin üzerine yıkması gibi bi durum şu an ki teknolojiyle pek mümkün diil.
Bi kere hiiiç bişey olmasa dna testi denen bişey var senarist abilerim.
Ki artık dna'yı felan aştı bu tıp.
Yapmayın nolur.Hastanede birden fazla kişi tecavüz etmiş bu kıza diye rapor verip sonrada hiç böyle denmemiş gibi bu durumu düzeltmeden savcılığın,jandarmanın bunu yemesini beklemeyin,olayı bi şekilde açıklamadan da bu kızı bu çocuğa vermeyin.

 Ya sen Mustafa? Senden bin kat kötü durumdaki bu kıza niye böyle yapıosun! Kimse sana kızı al demiyo.Anlıyoruz sende acılısın.Ama nolur gözümüze görünme.O güzel gözlerin hatrına bu seferlik affediyorum seni.

 Fatmagülün gereksiz yengesi,seni elime verseler bi kaşık suda boğar,sonrada o dört genci üstüne salarım,haberin olsun!Şu kızı bi rahat bırak!
Fatmagülün abisi.Ya ölürüm öyle abiye ben ya.Onun da şansına tüküreyim,böyle fettan bi karısı varken işi zor.
Malum dört kişiden hiçbirinden bahsetmiyorum şimdilik.Ne oldukları belli.Ama şunu unutmasınlar ki bizim milletimiz ezilmişi hemen benimser bu yüzden bu dörtlüye tavsiyem şu sıralar tenha yerlerde tek başına dolaşmamalarıdır ;) Elbet yeni postlarda onlara da sıra gelicek.
Onun dışında,yokmuydu şöyle Aşk-ı memnu tadında entrikalı,aldatmalı,kokoşların bol olduğu paraların şuh kahkahalarla savrulduğu bi dizi?
Ama herkes gibi bende çok iyi biliyorum ki,bu dizi alır başını gider.Yaprak Dökümü'nün gereksiz reytingini falan da beşe-ona katlar.
Perşembe günleri Aşkı Memnu'nun yerini doldurmak için merakla takip etttiğim dizidir kendileri.
Şimdilik diyceklerimi burda bitirip bi süre takip edicem diziyi.
Hadi Fatmagülseverler.
Kaçtım.
Çav.

Related Posts with Thumbnails